Yurt disinda yasamak

Tuesday 15 April 2008


Ilk bakista ne kadar kulaga hos gelirse gelsin, yurtdisinda yasamanin zorluklari kuçumsenemeyecek kadar insanin hayatini etkiliyor. Dunyanin neresinde yasarsaniz yasayin ulkenizden ayrilmis ve yeni bir ulkede yabanci olmussaniz karsiniza çikacak zorluklara hazirlamaniz gerekli kendinizi.

Iki tip yabanci var, biri; gittigi ulkenin herseyini tanimaya, iyi yanlarini one çikarip kendini mutlu hissetmeye ve yerli halkin yaptiklarini yakindan takip edip içlerine girip kendini ulkeye adapte etmeye çalisan, digeri ise; karsisina ne çikarsa çiksan kendi ulkesi ile kiyaslayip begenmeyen, ulkeyi ve yerli halki surekli elestri yagmuruna tutan, bulundugu yerin iyi yonlerine gozlerini kapayan ve gittigi her yere kuçuk ulkesini de yaninda tasiyan.

Acaba ben hangi gruba aitim diye dusunursem, belki birinci agirlikli olsa da ikisinde de bir parçam var sanirim. Aslinda çok da garip bir durum degil, hayatin her asamasinda yaptigimiz seçimlerin bir benzeri, yurtdisi macerasini seçtiginiz anda ulkede yasama sansinizi o anda kaybediyor ve surekli seçimizden suphe duyuyorsunuz.

Karsiniza neyin çikacagini bilmeden attiginiz bir maceraya kendinizi. Gittiginiz ulkenin dilini bilseniz de bilmeseniz de baslangiç her zaman zor. Neyi nerden alacaginiza, hangi araçlari kullanacaginiza, kiminle konusup kiminle konusmayacaginiza karar verene kadar zor bir donem geçirebilirsiniz. Ama isin guzel yani da burda; kesfetmek, yalniz kalmak, bir yerlere ulasmaya calismak, yenilikleri ogrenmek, baska yerlerle kiyaslamak belki de aradiginiz degisim hayatinizda.

Aslinda bu saydiklarim asil zorluklar degil, vize, oturma izni, çalisma izni gibi ivir zivir zorluklar var ki bir omur alir insanin hayatindan. Nerede olursaniz olun yabancilarin islemleri en son ve en çok zorluklarla çozumlenen islemler. Gelen yabancilarla ayakta kalan bir ulkeye giderseniz, nasilsa buranin bize ihtiyaci var çabuk hallederler islemlerimi dersiniz ama yanildiniz. Yabancilarin az oldugu bir ulke seçerseniz, nasilsa az insan var çabuk sira gelir dersiniz ama yine yanildiniz, maalesef sonuç hep ayni, her zaman beklemek zorundasin.

Yeni bir yere gider gitmez, ister istemez acaba kendi ulkenizden birilerini burda bulabilir misiniz telasina kapiliyorsunuz. Isin dogrusu her zaman yerli halktan arkadaslariniz olabilir ama gerçek bir arkadasin yerini çogunlukla kendi ulkenizden biri doldurabiliyor. Tabi sadece ulkenizden olanlarin yogun oldugu mahallelerde yasamak, sadece onlarla gorusmek, kendini soyutlamak pek de anlamli degil.
Garip olan ise, ulkenizin hasreti ile olsa gerek, okumadiginiz kitaplari okur, izlemediginiz filmleri izler ve dinlemediginiz muzikleri bile dinler hale geliyorsunuz. Ulkenize dair çikabilecek kuçuk bir haber bile gununuzun iyi geçmesine sebep olabiliyor ve size “ Ne kadar da çok milliyetçiymisim de haberim yokmus” dedirtebiliyor.

Yabanci olmanin belki de en guzel yasanacagi yerlerden birisi de Turkiye. Yabancilari ellerimizde tasiyoruz. Bizde yasayan yabancilar az oldugundan mi ya da misafir perverligimizle un salmis bir toplum olarak dogamizda oldugundan mi bilmiyorum… Belki de bir yigin belge toplamanizi ve sabahin ayazinda siralarda beklemenizi, asagilanmanizi gerektiren vize islemleri, odemeniz gereken bilmem ne vergileri gibi zorluklardan dolayi pek de seyahat edemedigimizden oturu "Bari onlar gelsin de biz de yeni ulkeleri boyle taniyalim..." dedigimiz içindir. Tabi Turkiye’deki tabulari, ozellikle bir kadinin basina gelebilecekleri, bazi adetlere kendini nasil alistirmasi gerekecegini saymazsak, yabanci olmak pek de zor olmasa gerek.

Yurtdisinda yasamak, neresi olursa olsun, ne kadar zor olursa olsun, yeni birseyler ogrenmenin, kendini tanimanin, olgunluk kazanmanin, kendi ulkene disardan bakabilmenin en guzel ve keyifli yolu…

4 comments:

Anonymous said...

Yazdıklarınızı okudukça gülümsedim..:)) zira 17 senedir yurt dışı yaşamımda hemen hemen hep tuhaf olaylarla ve anlam veremediğim kültürel sıkıntılarla mücadele ettim. Burada menfaati ve egoizmi, materyali ve özgürlüğü (!) öğrendim. Aklınızın alamayacağı davranış biçimlerini öğrendim, hatta bu konuda bir kitap çalışmam da var...Kutlarım sizi, yazdıklarını okuyunca yanlız olmadığım hissine kapıldım. Hani Türkçe konuşmak, Türkçe duymak, Türkçe şakalaşmak, Türkçe teselli etmek'in anlamını ve ruhumda yarattığı o güzel hissi hatırladım. Uzun yıllardır eksik kalmış kalbim...hatırladım..ve her zaman haklı olduğumu bir kere daha teyit ettim, senin güzel yazılarını okuduktan sonra.NİLMARİ

Derya Sahna said...

Cok tesekkurler yorumun icin.
Benim yurt disi deneyimin baslayali 6 sene olacak nerdeyse, daha da uzun surecek gibi.

Degismeyen birsey var ki ne kadar bulundugun yerinin diline hakim olsan da hic bir zaman yuzde yuz kendin olabildigini hissedemiyorsun, dediklerinin hepsine katiliyorum...

Nerede yasiyorsun, kitap calismani merak ettim, basilmis durumda mi?

www.nilmariceile.blogspot.com said...

İsviçre'de yaşıyorum Derya. Bir blogum var bakabilirsin. Ayrıca Politika Dergisi'nde sanat ve kültür yazıları yazmaya başladım. Şu ara yeniden kendime nilmarijournal diye yeni ve henüz işlenmemiş bir blog açtım. Onunla uğraşıyorum biraz. Ziyaret edeceğin adresim ise,www.nilmariceile.blogspot.com

Anonymous said...

İsviçre'de yaşıyorum Derya. Bir blogum var bakabilirsin. Ayrıca Politika Dergisi'nde sanat ve kültür yazıları yazmaya başladım. Şu ara yeniden kendime nilmarijournal diye yeni ve henüz işlenmemiş bir blog açtım. Onunla uğraşıyorum biraz. Ziyaret edeceğin adresim ise,www.nilmariceile.blogspot.com