Evora'da Portekiz Dugunu

Friday 11 April 2008

Portekizli bir arkadasimin dugun davetiyesini alinca hem çok seviniyor hem de ilk kez bir Portekiz dugunu gorecegim ve de dugun Lizbon’da degil baska bir sehirde oldugu için çok heyecanlaniyorum.

Evora, 2 bin yillik bir geçmisi ve UNESCO’nun dunya mirasi listesinde olan kuçuk ama çok sempatik bir sehir. Ozellikle Roma Tapınağı, Katedrali, kemiklerden yapilmis Şapeli ve Üniversite binası gorulmesi gereken onemli yerler arasinda. Burada gorecegim dugun de sehir kadar guzel olur diye bekliyorum ve dusundugum gibi gelismeye basliyor olaylar.


Kilise merasimi kisminin "Se Kathedrali"nde baslayacagi dugune gelen birbirinden sik davetliler arasinda kilisenin kapisinda toplanmis beklerken ogrendigime gore bu kathedralde dugun yapabilmek için çiftler sira bekliyorlarmis. Gelin ve damadin biraz gecikmesinin ardindan kilisenin içinde beklememiz oneriliyor ve hep beraber içeriye giriyoruz. Bu hayatta bizzat sahit oldugum ilk kilise dugunu oldugu için içimde garip bir heyecan olusuyor. Herkes yerini aldiktan sonra damat onceden, gelin de agir adimlarla babasinin esliginde tum bakislari uzerine çekerek one dogru ilerliyor.

Buraya kadar hersey filmlerdekine benzerken konusma kismi baslayinca isler biraz degisiyor. Papazin uzun konusmasi ve ciftin evlilik yemini sirasinda kilisedeki gurultuden mi ya da mikrofon mu yoktu ellerinde bilemiyorum ama konustuklarindan pek bir sey anlayamiyorum. Neyse çift kari koca ilan edildikten sonra kilisenin kapisina çikarak gelenleri opuyorlar ve fotograf çekme merasimi basliyor ve sonunda gelin elindeki buketi kizlarin oldugu tarafa dogru atiyor… kim aldi ne oldu o sirayi ben deniz kaçiriyorum.

Ardindan yurume mesafesinde olan, dugun için ayrilmis salona dogru çok kalabalik bir grup halinde, gelin ve damadi da ortamiza alarak yol aliyoruz. Mahalle sakinlerinin, pencerelerden kapilarindan saskin ama gipta edercesine bakislarinin ardindan salona geliyoruz. Oncelikle giristeki bahçede fotograf çektirmek ve aparetif almak için bize ozel hazirlanmis masalarda oturacagimizi, sonra da yemek salonuna geçecegimizi ogrenince sasiriyorum. Ilk defa Portekiz dugunu gorecegim ama demek ki oltayi gozunden vurmusum diyorum kendi kendime. Tuzlular, tatlilar, meyveler ve içeceklerin oldugu bir bufeden herkes kendine gore birsey aliyor ve yerlerinde oturuyor.

Gelin ve damat da yerlerini alinca bir bir herkes yanlarina gidip fotograf çektiriyor. Hediye vermek isteyen veriyor. Tabi bizdeki gibi degil adet, oyle taki takma siralari olusturma diye birsey yok. Kimisi uygun gordugu rakami para ya da çek olarak içine koydugu zarfi, kimisi ev hediyesi olarak aldigi kutuyu veriyor çifte. Ya da olayi iyice gelistirenler var ki onlar onceden çiftin banka hesabina istedikleri rakami yatirmis oluyorlar. Bir kisim ise çiftin onceden bir magazada yaptigi dugun listesine yardimci oluyor.

Biraz atistirip muhabbet ettikten sonra yemek salonuna geciyoruz. Buyuk duzenli, sicak bir havasi var salonun. Herkesin oturacagi yer onceden belirlenmis olunca çok da zorlanmadan yerimize geçiyoruz. Masamiz oldukça sik, menumuz belli beklemeye basliyoruz. Yemekler yavas yavas dagitilmaya basliyor, bir yandan da enfes Portekiz saraplarimizi yudumlamaya basliyoruz. Hafif muzikler esliginde masamizda oturanlari tanimak için klasik sohbetlere basliyoruz. Sicak yemekler bitince buyuk dugun pastasi geliyor, gelin ve damat kesiyor, sampanya patlatiyorlar, biz de alkisliyoruz.

Geleneksel Portekiz muzikleri çalmaya baslayinca durduklari yerden sarkilara eslik edenler oluyor ama piste çikip dans eden sadece kuçuk çocuklar. Ardindan gecenin beklenen ani geliyor. Karaoke fasli basliyor. Meger portekizliler dugunde dans etmek yerinde toplanip karaoke yapmayi tercih ederlermis. Bu kadar modasi geçmis bir seye hala nasil onem verdiklerine sasirip, yerimden kalkmayayim diye okulda tahtaya kalkma korkusu olan bir ogrenci gibi basimi one egerek zamanin geçmesini beklerken zorla gelinin elimden çekmesi ile kendimi sahnede bulunca yerin dibine geçiyorum. Neyseki benim disimda 20 kizin içindeyim, ne desem kimse anlamaz diyorum. Zaten ne sarkilarin tek kelimesini biliyorum ne de sarki soylemeyi. Bizim ardimizda dugundeki erkekler bu kez aynisini yapiyor. Boyle de bir eglence anlayislari var ki saygi duymak lazim.

Eglenceler bizden sonra da devam etmis olabilir belki ama biz gece yarisina kadar ancak dayanabiliyoruz. Çok guzel, eksiksiz bir dugun olmasina ragmen pek de uzun surecek bir evlilik olmayacagini bilmeden o gece evin yolunu tutuyoruz…