Porto Sarabi

Monday 31 March 2008

Portekiz’in ikinci buyuk kenti, ticaretin merkezi, buram buram Ortaçag kokan, sarabi dunya çapinda un salmis Porto…
Yolda yururken karsiniza ne cikacagi belli olmayan, kucuk ama surprizlerle dolu, zengin tarihi, kulturu, havasi, insanlari ile çok farkli bir sehir. Daracik sokaklari, tas yollari, gri eski binalari ile gizemli bir havasi var.

Atlantik Okyanusu’na akan Douro Nehri’nin kuzeyinde bulunan sehir merkezinin kiyi kismi olan “Ribeira” Avrupa’nin diger sehirlerinde pek de karsiniza cikabilecek turden degil. Eski binalar, balkonlarda asili camasirlar, binalarin altindaki restaurantlar, barlar ve kafelerin olusturdugu manzaraya bir de yollardaki klasik Portekiz Taslari ve nehirdeki renkli yelkenli tekneler eklenince tum bir gunu geçirebileceginiz bir yerde buluyorsunuz kendinizi. En guzel balik deneyebileceginiz luks restaurantlardan tipik Portekiz Mutfagi’nin en guzel tabaklarini deneyebileceginiz, geleneksel restaurantlara kadar cesitli yerler cikabilir karsiniza. Avrupa’nin bir kaç ulkesini gordukten sonra diyebilirim ki Portekiz Mutfagi, Italyan ve Fransiz'dan sonra gelecebilecek, en zenginlerinden bir tanesi.

Merkezde civil civil insanlarla dolu ana caddede gezerken karsiniza bir çok restaurant, kafe, magazalar, alisveris merkezleri çikar. Aziz Francisco Kilisesi ve ozellikle çok onemli bir tarihi miras olan Borsa Sarayi en onemli gezilecek yerler arasinda. Sehri disardan gormek isterseniz, tavsiyem tekne turu yapmaniz. Biraz merkezin disina giderseniz sehrin daha modern alanlarini gorecek ve kiyi boyunca okyanusun durmak bilmeyen dalgalari ile gunesin size yakinligi dikkatinizi çekecektir.


Simdi Porto Sarabi’na gelelim. Porto’ya gidip de yogun sarap kokulari ve siyahlar içinde giyinmis rehber esliginde bir mahzen gezisinde, farkli cesitlerinin tadina bakip elleriniz paketlerle dolu olarak mahzenden cikmadan donmeniz pek mumkun olmaz. Porto Sarabi'nin ozelligi dunyanin her yerine ihrac ediliyor ve yillar boyunca uzumlerinin ozel olarak Porto ve yakinlarinda yetistiriliyor olmasi. Tatli tadina aldanmamak lazim çunku alkol orani normalden yuksek kisa surede çarpabilir. Genelde yemekten once giris olarak, istahinizi biraz daha açmak amaçli alinir. Mahzenlerin çogu nehrin diger yakasinda Vila Nova de Gaia isimli semtin kiyi kisminda sira sira konumlanmis durumdadir. Benim bir kaç kez gezmis oldugum ve tavsiye edebilecegim "Sandeman" isimli mahzen, hem en eskilerden hem de en iyilerdendir.

Sarap deyince bahsetmezsem ayip olur, yine bu yoreye yani kuzeye ait bir "Vinho Verde" (Yesil Sarap) var ki dillere destan. Aslinda adi yesil renginden degil size yaz aylarinda getirdigi ferahliktan geliyor, ozunde %40 kirmizi, %60 beyaz sarap olup, farki sarabi yaparken kullandiklari uzumun ham uzum ve tadinin biraz daha asitik olmasi. Ama sicak bir gunde buz gibi bir yesil sarap unutulmayacak bir oglen yemeginin en guzel dostu.

Kendilerini bildiklerinden beri Portolu ve Lizbonlu arasinda hep bir çekisme anlasamama olmustur. Portolular daha agresif, kuçuk bir konudan buyuk tartismalar çikarabilecek kadar kavgaci ama ozunde sempatiklerdir. Tum yatirimlarin baskent Lizbon’a yapilmasindan ve baskent halkinin burunlarinin havada olmasinda sikayetçidirler. Lizbonlu ise Portolu ile anlasabilmenin zor oldugundan ve onlarin çok konustuklarindan sikayetcidir.

Bana Porto mu Lizbon mu deseler, kuskusuz Lizbon’u seçerim. Simdiye kadar kaldigim her ulkede baskentlerde yasayarak, diger sehirlerde hep ziyaretçi olmayi tercih ettigim için olsa gerek ama Lizbon’un havasi bir baska diye dusunuyorum…

0 comments: